Hayvan Hakları Nasıl Temellendirilebilir: Ödev Etiği (II)

Yazar: Dr. Engin Arıkan

Hayvan haklarının nasıl temellendirilebileceğine ilişkin bu dizinin ikinci bölümünde hayvanların kişilik sahibi olması iddiasını geliştirecek ve bunun çıkarımlarına bakacağız. Önceki bölümde faydacı etiğin vurguladığı duyarlılık ölçütü üzerinden hayvan haklarını temellendirmiştik bu yaklaşımda ise farklı bir ölçüte dayanacağız.

Hayvanların kişiliği nasıl olabilir?

Kişilik karmaşık bir kavram. Kişilik sahibi olmaktan ne kastettiğimizi, bunun unsurlarına bakarak açıklayalım. İlk olarak kişilik, kişinin kendi varlığının farkında olmasını ifade eder. Kişilik sahibi biri, kendisi ile çevresi arasında bir fark olduğunu ve kendisinin bu alanda ayrık bir özne olduğunun bilincindedir. İkinci olarak kişilik, kişinin kendi düşünce ve isteklerinin olmasını ifade eder. Kişilik sahibi biri, talimatları uygulayan bir robot veya sadece fiziksel etkilere göre hareket eden bir madde değildir; kendi düşüncelerini oluşturur, iç dünyasında belli şeyler tecrübe eder ve kendi iradesi ile eylemlerde bulunur. Tekrar etmek gerekirse, kişilik oldukça karmaşık bir şey.

Bu karmaşıklık insanlarda var ama sadece insanlarda yok, hayvanlarda da var.  Kedi, köpek sahiplenen veya bu hayvanları gözlemleyen biri için bu tespit çok doğal gelecektir. Örneğin bir köpek, çevresindekileri tanır, onlarla etkileşim kurar, kendi sevdiği ve sevmediği şeyler vardır, sevdiklerine ulaşmak, sevmediklerinden uzak durmak için planlar yapar ve eyleme geçer. Hayvanların hayatı sadece biyolojik değil, aynı zamanda biyografiktir. Onların hayatını biz tam olarak anlayamasak da, hayvanlar kişiliklerinin farkında bir şekilde kendi hayatlarını yaşarlar (veya otobiyografilerini yazarlar). Hayvanlar sadece canlı değildir; aynı zamanda kendi hayatlarının özneleridirler.

Hayvanların kişiliği ile insanların kişiliği aynı mı?

Bu noktada bir köpek ile bir insanın kişiliğinin aynı ölçüde olmadığı akla gelebilir ki bu doğrudur. Sağlıklı, yetişkin insanlar hayvanlardan farklı bir seviyededir. İnsanlar hayvanlardan daha kapsamlı ve uzun vadeli planlar yapabilir, bunları uygulayabilir ve ahlaki kararlar alabilir. Hayvanların kişiliği bunları kapsamaz.

Ancak sağlıklı, yetişkin insanlardaki bu özelliklerinin varlığı, kişiliğin sadece bu ek özellikler ile var olabileceği manasına gelmez. Örneğin birçoğumuzun akrabası veya yakını olan pek çok insan yaşlanmanın veya hastalıkların etkisiyle bu özellikleri kaybeder. Demans (gündelik dildeki ifade ile bunama) ve zihinsel engelli insanlar uzun vadeli planlar yapamaz, bunları uygulayabilecek yetileri zayıflar ve ahlaki değerlendirmeler yapacak durumları olmaz.

Ama yine de, bu insanların artık kişiliklerinin olmadığını söyleyebilir miyiz? Hayır, onlar hastalıklarına rağmen hala birer kişidir. Kendi varlıklarının farkındadırlar, kendi düşüncelerini oluştururlar, iç dünyalarında belli şeyler tecrübe ederler ve kendi iradeleri ile eylemlerde bulunurlar.

Kişilik sahibi olmanın etik sonuçları

Kişilik sahibi olanlar kendi başlarına bir değer teşkil eder. Bu değerin yok edilmesi ve ihlali adalete aykırıdır çünkü onların olan bir şeye el atılmış olur. Örneğin bir demans hastasını öldürmek gayrı ahlakidir çünkü onun olan bir değeri (hayatını) ondan almış oluruz. Bu insanın ölümü başka insanlar için faydalı olsa dahi (örneğin organları başkaları tarafından kullanılacak olsa veya bakımı için harcanan para ve efor başka alanlara yönlendirilebilecek olsa dahi), bu tip bir müdahale haksızdır. Kişilerin kendi hayatları üzerinde hakları vardır ve başkalarının buna saygı göstermeleri gerekir.

Eğer hayvanların da kişilikleri varsa, o zaman hayvanlar da kendi başlarına bir değer teşkil ederler ve hakları vardır. Adalet gereği, herkese kendi payı verilmelidir. Herkesin adaletten alması gereken payın başında kendi hayatı gelir. Hayvanların yaşamları onlara aittir ve adalet gereği yaşamları onlardan alınmamalıdır. Aynı şekilde, hayvanların hayatlarını başkalarına zarar vermeyecek şekilde özgürce yaşamalarına izin verilmelidir. Hayvanlar, insanların amaçları için salt bir araç olarak kullanılmamalıdır.

Günümüzde ise milyarlarca hayvan gıda için salt bir araç muamelesi görmektedir. Endüstriyel hayvancılık muazzam bir adaletsizlik yaratarak, milyarlarca kişilik sahibi canlının hayatını onlardan alır.

Hayvanların ödevleri yokken nasıl hakları olabilir?

Bu noktada hayvanların toplumsal hayatta diğer kişilere karşı belli vatandaşlık ödevlerinin olmadığı ve bu sebepten dolayı haklara da sahip olamayacağı düşünülebilir. Ancak unutmamak gerekir ki bu “haklar ödevlerden gelir” formülü, birçok insanın da haklardan yoksun bırakılması gerektiği çıkarımına varır. Örneğin çocuklar, zihinsel engelliler, Alzheimer veya demans hastalarının ödevleri yoktur; buna göre yaşama haklarının da olmaması mı gerekir? Kaldı ki bazı insanlar diğerlerine kıyasla topluma çok daha fazla katkıda bulunur. Örneğin daha varlıklı veya yetenekli insanlar, daha çok oy hakkına sahip olmalı mıdır veya işledikleri suçlardan dolayı daha az ceza almaları meşru olabilir mi? Sağduyulu her insan bu sorulara hayır cevabını verir. Bu cevabın gerekçesi de, hak sahibi olmak için zorunlu olarak çeşitli ödevlere de sahip olmanın veya belli toplumsal faydalar sağlayarak bu hakların bedelinin ödenmesinin gerekmediğinde yatar. Kişilerin kendi hayatları zaten onlara aittir. Bu hakka sahip olmaları için ek olarak bir şey yapmalarına gerek yoktur.

Kişilerin hakları varsa, bu hakları anlayabilecek akli yetilere sahip herkesin de bu haklara saygı gösterme ödevi vardır. Bu ödevin en basit görünümü de, kişilerin haklarını ihlal etmeme yükümlülüğüdür. Hayvanlar kişilik sahibi canlılar olarak kendi başlarına birer değer teşkil eder. Bu değer onların hakkını ifade eder. Adalet gereği herkes kendi payını almalı ve başkasının payına el atmamalıdır. Dolayısıyla hayvanları öldürmek ve kullanmak, onların olanı onlardan almak olacağı için haksızdır. Hayvanların hakları vardır ve insanların da tıpkı insan haklarına saygı gösterme ödevi olduğu gibi, hayvanların da haklarına saygı gösterme ödevi mevcuttur. 

Bu yazıda hayvan haklarını ödev etiği kapsamında değerlendirdik. Bir sonraki yazıda hayvan haklarına saygı göstermeyi erdemli yaşamın bir gereği üzerinden temellendireceğiz. 

Previous
Previous

Hayvan Hakları Nasıl Temellendirilebilir: Erdem Etiği (III)

Next
Next

Hayvan Hakları Nasıl Temellendirilebilir: Faydacı Etik (I)