Hayvan Hakları Nasıl Temellendirilebilir: Erdem Etiği (III)

Yazar: Dr. Engin Arıkan

Hayvanlara yaptıklarımız sadece onları etkilemez. Aynı zamanda bizim de nasıl bir insan olduğumuzu şekillendirir. Bu yazıda erdem etiği perspektifinden bakarak hayvanlara karşı tutumumuzun nasıl olması gerektiğini inceleyeceğiz. Bunun için ilk önce bu etik yaklaşımın genel özelliklerine bakacağız, daha sonra bunun hayvanlar açısından yarattığı sonuçlara bakacağız.

Nasıl yaşamalıyız?

Bu yazıda ele alacağımız yaklaşım oldukça basit ve pratik bir soruya (muhtemelen sizin de kendi kendinize sorduğunuz bir soruya) cevap arıyor: gerçekten mutlu olmak için ne yapmalıyım? Başka bir deyişle, nasıl yaşamalıyım? Erdem etiği yaklaşımının bu soruya verdiği cevap adından da anlaşılacağı üzere “erdemli” yaşamaktır. Tam manasıyla mutlu olmak için insanın erdemli olması gerekir. Erdemli olmayan insanlar varlıklı, şöhretli, güzel, tok olsalar dahi esasında “doymazlar” ve gerçek anlamda mutlu olamazlar. Bir noktada da kendi yetersizliklerinden, kötülüklerinden, talihsizliklerinden veya sadece yaşlanmalarından dolayı bu haz kaynaklarından yoksun hale gelirler. Diğer taraftan ölçülü, sevecen, cömert, çalışkan, dürüst insanlar hayat şartları ve talihleri nasıl olursa olsun bir şekilde parıldar ve kendi mutluluklarını muhafaza ederler. Dolayısıyla hayatımızdaki odağımız bize haz verecek tecrübelerin peşinde koşmak olmamalıdır. Gerçek anlamda yaşamaya değer bir hayat için kendi karakterimizi erdemli hale getirmeyi hedeflemeliyiz.


Bu büyük hedef için de yapılması gereken basit dürtülerimizi ve itkilerimizi aklın kontrolüne tabi kılmaktır. Erdemli kişi, gerçek mutluluğun sadece para, yemek, cinsellik ve diğer hoş keyifler ile elde edilemeyeceğini bilir ve kendini erdemli olmayan eylemlere yönelten dürtülerini dizginler. Örneğin hırsızlıkla, sadakatsizlikle, oburlukla pek ala o anda daha fazla haz elde edilebilir. Ancak bu hazların kendi başlarına bir anlamı yoktur, tam manasıyla mutluluk vermezler. Erdemli insan, akılcı bir şekilde eylemlerini şekillendirir ve zaaflara düşmeden hareket eder.  İnsanın mutluluğunun ve hayattan aldığı doyumun asıl kaynağı hissettiği hazlar değil, kendi karakterinin değeridir. Erdemli bir kişi bu anlayışı doğrultusunda yaşadığı hayatında hazlardan da mahrum olmaz. Tam tersine, erdemli insan bu zevkleri ölçülü bir şekilde yaşadığı için doyumsuzluk hissetmeden onların keyfini çıkarabilir.

Bazı erdemler ve hayvanlara karşı tutumumuz açısından gereklilikleri

Şimdi iyi bir hayat için gerekli olan erdemlerin neler olabileceğine ve bu erdemlerin hayvanlara karşı tutumumuz açısından gerekliliklerine bakalım. İlk olarak dürüstlük erdemiyle başlayabiliriz. Dürüst bir insan sadece başkalarına karşı dürüst değildir; kendisine karşı da dürüsttür. Dürüst bir kişi gerçekleri öğrenmek, bilmek, anlamak konusunda ilgilidir. Bir bilginin mevcut görüşlerine aykırı, tatsız veya anlaşılması biraz zor olması dürüst bir kişi açısından o bilgiyi reddetmek için yeterli değildir. Dürüst insan kendisini kandırmaz, gerçeklerle yüzleşmekten çekinmez. Bu nedenle dürüstlük erdeminin bir gereği olarak hayvanlara ilişkin olgularla yüzleşmemiz gerekir. Endüstriyel hayvancılığın muazzam boyutları, hayvanların çektiği dayanılmaz çile, dürüst bir insan açısından göz ardı edilebilecek şeyler değildir. Hayvanların acı çektiklerine, kişilik sahibi olduğuna ilişkin bilimsel gerçekler de ortadadır. Bunları reddetmek veya aslında gerçek olmayan türlü bahaneler üreterek yapılması gerekenlerden uzaklaşmak her ne kadar ilk başta bizi rahatlatsa da, dürüstlük erdemine aykırıdır. Ancak kendimize karşı dürüst olduğumuz zaman, iç huzurumuzu sağlayabiliriz. 

Bu başlıkta ele alınabilecek bir diğer erdem ise duyarlı olmaktır. Duyarlı insan, dünyanın sadece kendi varlığından ibaret olmadığını, başka değer arz eden şeylerin varlığını ve bunların zarar görmesinin kötülüğünü bilir. Duyarlı insan, sadece kendi refahı ile ilgilenmez, aynı zamanda başkalarının da iyi olmasını ister. Duyarlılık bu açıdan kişinin kendisinin ötesindekine olan bilinci ve ilgisidir. Bu erdem ile bağlantılı bir diğer erdem ise saygıdır. Saygılı bir insan, başkalarının da kendine has bir değeri olduğunu bilir ve buna göre onların olan alanı ihlal etmez. Saygılı olan bir kişi, eylemlerinde sadece kendi menfaati peşinde koşmaz, başkalarının haklarını da gözetir. Duyarlı ve saygılı bir insan, hayvanların eziyetine karşı ilgisiz kalmaz, kendi keyfi için onların hayatını göz ardı etmez.

Bu erdemlere sahip bir kişi endüstriyel et, süt, yumurta tüketmediği zaman güçsüz veya mutsuz mu olur? Bu sorunun cevabı tam da erdem etiği yaklaşımının işaret ettiği ayrımdadır: İnsan basit hazlarla değil, erdemleri sayesinde mutlu, iyi bir hayata sahip olabilir. Dürüst, duyarlı, saygılı bir insan olmak ve bu erdemlerin gereklerini yerine getirmek insan hayatını kısıtlamaz veya onu yoksunlaştırmaz. Tam tersine, bu tip bir karakter gelişimi insanı daha iyi, daha mutlu hale getirir. İnsanın kendini kandırması, acılara ilgisiz kalması, başkalarına saygı göstermemesi kısa vadeli hazlar getirse de gerçek anlamda bir mutluluk sağlayamaz.

Endüstriyel hayvancılıktaki vahşete gözlerimizi kapatmak, ürünlerinden faydalanmak, elimizdeki imkânlarla değişime katkı sağlamaktan imtina etmek ilk bakışta kolaylığından dolayı tercih edilesi seçenekmiş gibi gözükebilir. Ama aslında aradığımız şey bu değil. Endüstriyel hayvancılıktaki olgular ile yüzleşmeli ve sahip olduğumuz araçlarla onu değiştirmek için çalışmalıyız.

Previous
Previous

Portakallı Ispanak Kökü

Next
Next

Hayvan Hakları Nasıl Temellendirilebilir: Ödev Etiği (II)