Hayvan Hakkı Savunucuları Neden Refah Reformları İçin Çalışıyor?

Yazar: Emre Kaplan

Hayvan refahı kampanyaları, hayvancılık sektöründeki en zalim uygulamaları engelleyen kampanyalardır. Dünyada ve Türkiye’de hayvan refahı reformları için kampanyalar gitgide yaygınlaşıyor.  Bunlara birkaç örnek verirsek:

  • Kafes yumurtacılığının yasaklanmasına yönelik kampanyalar

  • Üreme hızını artırmak için gözleri kesilen karideslerin, gözlerinin kesilmemesi için kampanyalar

  • Hayvanların uzak ülkelerden nakliyede çektikleri çileyi sona erdirmek için canlı hayvan ithalatının yasaklanmasına yönelik kampanyalar

  • Kuş gribi salgınlarında tavuk tesislerindeki havalandırmaların kapatılarak kuşların onlarca saat sıcaktan ölüme terk edilmesinin son bulması için kampanyalar

Bu kampanyalar hayvan savunucularının pek çoğu tarafından destek görüyor ve bunun neticesinde de pek çok ilerleme kaydediliyor. 

Türkiye’de bu kampanyalar pek çok ülkeye kıyasla yeni yapılıyor. Bu sebeple pek çok kişi hayvan savunucularının bu kampanyaları neden desteklediğini anlamaya çalışmakta. Ben şahsen bir vegan olarak kafes yumurtacılığının yasaklanmasına yönelik bir kampanya yürütüyorum. Sosyal çevremde insanların tabaklarından hayvanları çıkarmasını istemenin yanı sıra, henüz ölmesini engelleyemediğim hayvanların çektiği eziyetleri engellemeyi kıymetli görüyorum. Türkiye’de ve dünyada pek çok hayvan savunucusu, bir yandan bireylerin tabaklarından hayvanları çıkarmasını talep ederken; öte yandan devletlerin ve şirketlerin en zalim uygulamalara son vermesini talep ediyor. Bu yazıda da dünyadaki hayvan hakları savunucularının hayvan refahı kampanyalarını neden  desteklediğini açıklamaya çalışacağım. 

Birinci olarak, hayvan refahı reformlarının dünyadaki hayvan savunucuları tarafından ne şekillerde savunulduğuna bakacağım. İkinci olarak, hayvan savunucularının bu kampanyaları desteklemelerinin esas sebebi olan etkiyi, yani bu reformların ortadan kaldırdığı hayvan eziyetinin büyüklüğünü açıklayacağım. Üçüncü olarak da, hayvan refahı reformlarının uzun vadeli etkilerine ilişkin dünyadan deneyimleri paylaşacağım.

1 ) Dünyada hayvan refahı kampanyaları

Dünyada hayvan savunuculuğu hareketinin en güçlü olduğu ülkelerde, önemli hayvan koruma dernekleri ve hayvan partileri çeşitli refah kampanyalarına destek vermekte veya bizzat yürütmektedir. Örneğin Avusturya Vegan Derneğinin kurucusu Martin Balluch, bu konudaki ilk kampanyaları yürütmüştür. Böylece Avusturya 2009’da kafeslerin yasaklandığı ilk ülke olmuştur.

Avrupa’daki End The Cage Age 1 (Kafes Çağına Son) kampanyası bu konudaki en güncel örneklerdendir. Bu kampanyada 130’dan fazla hayvan savunucusu sivil toplum kuruluşu, 13 hayvan partisi2, Evanna Lynch ve Pamela Anderson gibi vegan ünlüler ve 1,4 milyon imzacı ortak bir talepte buluşmuştur. Hep bir ağızdan kafeslerin yasaklanmasını talep etmişlerdir. Avrupa Komisyonu da bu kampanyanın sonucunda kafeslerin yasaklanacağını açıklamıştır.

Bu konudaki görüşleri örneklemek gerekirse:

  • “Bireysel tüketicilerden vegan beslenmelerini talep edip başarılı olabiliriz. Ama büyük gıda şirketlerini ve hükümetleri hayvancılığa tamamen son vermeye ikna etmemiz kısa vadede mümkün değil. O halde büyük şirketler ve hükümetler için elimizde üç seçenek var: Birincisi, hiçbir şey yapmamak. İkincisi, elde edemeyeceğimiz şeyler talep etmek, örneğin yumurtaya son vermelerini istemek. Üçüncüsü, tam olarak istediğimiz şey olmasa da, hayvanların acısını azaltacak şeyler talep etmek. [...] İlk iki yaklaşım hayvanların hayatlarında maalesef somut bir iyileşme sağlamıyor.” (3)

  • “Uzun vadede bütün hayvan sömürüsü sonlanana kadar, aşağıdaki kısa vadeli iyileşmeleri destekliyoruz:

    Hayvanların daracık alana ömür boyu hapsedildiği kafes gibi sıkışık sistemlerin derhal yasaklanması” (4)

  • “Başarılı olursa, [End The Cage Age inisiyatifi], gıda ve tarım sistemimizde sismik bir değişime yol açacak. Her yıl Avrupa'da yüz milyonlarca hayvanın kafeslerde çektiği acının engellenmesi potansiyeli var. Bu endüstriyel hayvancılığın yasaklanmasına giden yolda tarihi bir adım.” (5)

2) Hayvanlar çektikleri acıları önemsiyor

Hayvan hakları savunucularının en kötü eziyetleri yasaklamasının yalın bir sebebi vardır. Hayvanları kafeslere hapsetmek, gemilerde havasız şekilde binlerce kilometre taşımak, gözlerini kesmek kötüdür. Bu kötülükler kısa vadede yasaklanabilir ve yasaklanmalıdır. Serbest kaldıkları takdirde hayvanlar olabilecek en kötü şekilde eziyet çeker.

Hiç kimse, dünya vegan olana kadar şirketlerin hayvanlara her türlü işkenceyi yapmakta serbest olmasını istemez. Hayvancılıktaki en kötü uygulamaların yasaklanması, muazzam miktarda hayvan eziyetini engeller. Ne tür bir değişimden bahsettiğimi beni özellikle üzen bir örnekle açıklayacağım.

Pek çok kişinin de deneyimlediği üzere, insanlardan vegan olmasını istemek, ulaştığımız kişilerin iradesine bağlı olarak etki gösteren bir yöntemdir. Vegan olması rica edilmiş bir kişi, “Hayır, vegan olmayacağım” dediği noktada yumurta tüketmeye devam edebilir. O kişiye yumurta üreten şirket, hayvanları A4 kağıdı kadarlık bir tel kafese hapsedebilir. Hayvan bu dönemde aklını da yitirse, tellerin arasına takılan kemikleri de kırılsa buna müdahale etme imkanımız yoktur. Biz de o kafesin içindeki hayvana “üzgünüm, senin için yapabileceğim bir şey kalmadı” demek zorunda kalırız.

Bu kadar yavaş bir ilerlemeyle yetinmek istemeyen hayvan savunucuları refah kampanyaları yapmaktadır. Endüstrideki bazı zulümler tüm hayvanlar için kısa sürede engellenebilir. Bunun için dünyada pek çok aktivist kendileri vegan yaşamakla yetinmez, aynı zamanda en ağır hak ihlallerine ortak olan şirketleri boykot eder. Bu şirketlerin önünde protestolar düzenler, şirketleri en ağır eziyetlere ortak olmakla itham eden imza kampanyaları oluşturur. Bu baskının ardından da endüstri bazı eziyetlere son vermeye zorlanır. Bu kampanyalar yapılmadığında ise şirketler herhangi bir baskı hissetmezler, hiçbir yasal kısıtlamayla karşılaşmazlar ve en kötü eziyetler aynen devam eder.

Kafes karşıtı kampanyaların temel avantajları, hızlı etki göstermeleri, kolay denetlenmeleri ve hayvan nüfuslarının tamamına yakınını etkilemeleridir. Kafesler o kadar vahşidir ki, kafes karşıtı kampanyalar düzenlendikleri son 15 senede çok başarılı olmuştur. AB ve ABD’deki resmi kayıtlara göre, kafes karşıtı kampanyalar şimdiden senede 250 milyondan fazla hayvanın kafeste çektiği eziyeti engellemiştir. (6, 7)

Kafes yasaklarının aynı zamanda denetimi kolaydır. Kafesler büyüktür ve ağırdır, 200 bin tavukluk bir tesiste kaldırılması ve kurulumu günler sürer. Kafes telleri yumurtanın üstünde izler bıraktığı için, ultraviyole ışık yoluyla yumurtalar üzerindeki  izler tespit edilebilir. Bir tesisin sahip olduğu alan, ve buraya kafessiz olarak ne kadar tavuk sığacağı yüz ölçümünden bellidir. Kapasitesinin 6 katı yumurta satan bir firma kolayca fark edilebilir. Eğer bir tesis çok fazla hayvanı sıkıştırmışsa, bunu şikayet edip dava etme imkanımız olur. Şu an ise hayvanları A4 kağıdı kadar alana kapatan bir faile karşı hiçbir şey yapamıyoruz.

Kafes karşıtı kampanyalar sayesinde yüzlerce milyon hayvan eşelenme, folluk kullanma, yüksek tüneklere çıkabilme gibi çok değer verdikleri davranışları artık gerçekleştirebiliyor. Sağlanan etkinin ne kadar çarpıcı olduğunu görmek için, 250 milyon sokak hayvanının bir senelik acısını benzer ölçüde hafifletecek bir tedavinin etkisi hayal edilebilir.

Öte yandan bazı hayvan hakları savunucuları hayvan refahı reformlarına mesafeli yaklaşmaktadır. Bunun temel sebebi bu reformların sömürüyü tamamen sonlandırmamasıdır. Örneğin kafes yumurtacılığı yasaklandığında yeni kafessiz tesisler inşa edilir. Canlı hayvan ithalatı yasaklandığında, bu sefer yerli hayvanlar yetiştirilip öldürülür veya dondurulmuş hayvan eti ithal edilir. Bu alternatif sistemlerde hayvanlar öncekiler kadar olmasa da önemli miktarda acı çeker ve sömürülür.

Bu reformların sömürüyü bitirmemesinden dolayı hayal kırıklığı yaşamak ve daha fazlasını talep etmek gayet doğal. Çevremizde çok bariz bir insanlık krizi görüyoruz. Her sene milyarlarca hayvanın başına geleni tarif edecek bir kelime yok. Ortalık bir yangın yeriyken “hayvanlar toprağa basabilsin” “canlı canlı haşlanmasınlar” diye mücadele etmek zorunda kalmak insanın kanına dokunuyor. Tabiki de hayvanlar daha fazlasını hak ediyor. İlerlemenin kağnı hızında gerçekleştiği bir dünyada yaşamanın yasını tutuyorum. Kafes yumurtasını terk etsin diye görüştüğüm bir şirket yöneticisi, bana iş gerçeklerinin farkında olmayan naif biri olduğumu anlatmaya başladığında görüşmeyi yüzüne kapatmak istiyorum.

Ama o anda kendime sormam gerekiyor. Bunu yapmamın teller arkasındaki hayvana ne faydası olacak? Ben oraya kendi öfkemi yatıştırmak için gitmedim. Hayvanlar için yapabileceğimin en iyisini yapmak için gittim. Empati yapmam gereken asıl kişi tellerin arkasındakiler. Ve kendimi teller arkasında hayal ettikçe, kimin kime haddini bildirdiği, kimin ne kadar büyük taleplerde bulunduğu, kimin hangi tartışmayı kazandığı hiç umrumda olmuyor. Kafesteyken umrumda olan tek şey, hayatımda bir şeylerin iyi yönde değişmesi. Eğer 1,5 sene boyunca her tarafım demir tellerle sarılıysa, kanatlarımı bile açamıyorsam, bir yudum su içmek için boynumu tellere sürtüyorsam, kafesten çıkmak isterdim. Beni savunan kişilerin gücü şu an beni kafesten çıkarmaya yetiyorsa, bunu yapmalarını isterdim. Şu an benim ölmemi engelleyemiyorlar diye, beni kafese terk etmelerini istemezdim.

Kafeslerde yüz milyonlarca hayvan var. Diyelim ki tüm dünya vegan olana kadar kafeslere ilişkin hiçbir şey yapmadık. Bu durumda önümüzdeki belki 40 sene, belki daha uzun süre boyunca milyarlarca tavuk o kadar berbat koşullarda öyle felaket acılar çekecekler ki... Kafesler yasaklanınca tüm sorunların biteceğini iddia etmiyorum. Tüm hayvanların özgür olduğu bir dünyanın kurulacağına inanıyorum. Ama bütün dünyada kafesler yasaklanırken Türkiye’de hayvanları kafeslerde görmeye razı değilim. 

Hayvanlar şu an canlı canlı haşlanıyor. Gözleri kesiliyor. Her geçen sene milyarlarca hayvan daha geri döndürülemez şekilde bu vahşetlerin her bir saniyesini yaşayarak hayata gözlerini yumuyor. Vegan bir dünya kurulduğu gün, şu anda Manisa’da canlı canlı haşlanan hayvanların gerçekliğinden tek bir zerre silinmiş olmayacak. Bunların ne kadar korkunç olduğunu nasıl daha açık ifade edebilirim bilmiyorum. En azından bu işkencelerin engellenmesi için 50 sene daha beklemeyi kaldıramıyorum. Keşke birisi tüm sorunları hemen şimdi yok etmeyi başarsaydı da bu konuları tartışmak gerekmeseydi.

3) Hayvan refahı reformları bizi hayvan özgürlüğüne yaklaştırıyor  

Bu kampanyalar hayvanların acılarını engellemenin yanı sıra, bizi hayvan özgürlüğüne yaklaştırıyor. Hayvanları tel kafeslere hapsetmenin serbest olduğu bir ülke, hayvan özgürlüğüne daha uzak bir ülkedir.

İlk olarak, refah kampanyaları insanların hayvanları daha çok umursamasını sağlar. Hayvanlar lehine bir imza veren veya şirketlere şikayet mesajı gönderen bir kişi, kendine bakışını değiştirir ve hayvanlar için daha fazlasını yapmak ister. Evinde bir hayvanla yaşamaya başlayan arkadaşlarınızı düşünün. Pek çoğunun bir süre sonra sokak hayvanları, avcılık, gıda için yetiştirilen hayvanlar, faytonlar gibi diğer konularda duyarlılığı da artar. Vegan olma ihtimalleri yükselir. Aynı şekilde kafes karşıtı kampanyalara katılan insanların da hayvanlara hissettiği yakınlık artar. Konuyu daha çok araştırır, daha fazla bilgi edinirler. Hayvanseverliği bir kimlik haline getirdikçe, kimlikleriyle tutarlı kalmak için daha fazlasını yapmaya açık olurlar.

Davranış değişikliği literatüründe buna benzer bulgular tekrar tekrar gözlemlenmektedir. Örneğin insanlardan organ bağışına ilişkin bir anket doldurmalarını istemek sonra organ bağışçısı olma ihtimallerini artırmaktadır. (8) Pek çok psikoloji deneyi insanlardan bir alanda önce küçük bir istekte bulunmanın, sonra daha büyük istekleri yerine getirme ihtimallerini artırdığını göstermektedir. Bunun aksini destekleyen deneysel çalışmalar da bulunmakla birlikte, sayıca çok daha azdır. (9) Zaten bu yüzden ürün satmak isteyen şirketler önce bedava deneme ürünlerini kullanmanızı isterler. Siyasi partiler önce daha ılımlı ve genel kabul gören politikalarını hayata geçirirler.

Elbette bu, bu kampanyalara imza veren herkesin derhal vegan olduğu anlamına gelmez. Ama zaten duyan herkesi anında vegan yapan sihirli bir cümle yok. Vegan olmasını istediğimiz kişilerin de çok büyük çoğunluğu et yemeye devam ediyor. Etkileri tartarken, karşılaştırmalı bakmalıyız. Kediyle yaşamaya başlayan insanların “ben zaten hayvanlar için yapacağımı yaptım” deyip hayvanlara daha çok zarar vereceğine inanmıyoruz. Aksine hayvanları daha çok umursayacağına inanıyoruz. Aynı fırsat refah kampanyaları için de geçerli.

Hayvanlar için ömründe bir kez olsun kılını kıpırdatmamış bir insanı nasıl vegan yapabiliriz ki? Bir kişi “evet hayvanların çektiği acılar da önemli. Gereksiz yere acı çekmelerini istemiyorum” dediği anda gerisi de çorap söküğü gibi gelir. Nasıl bir vejetaryeni vegan yapmak daha kolaysa, refah kampanyalarını desteklemiş insanlar da hayvanlara yönelik tutumlarını değiştirmeye daha açık olurlar. 

Bu reformların ikinci uzun vadeli etkisi, bitkisel bir sisteme geçişi hızlandırmaktır. Hayvan refahı reformları, endüstrinin suni enstrümanlarla (mesela hayvanları kafeslerde beslemek, ırklarını azmanlaştırmak gibi) baskıladığı fiyatları etkiler. Örneğin hayvanlar kafeslere hapsedildiklerinde tek bir adım atamazlar. Hareket edemedikleri için daha az yem yerler ve yumurta maliyeti %25 düşer. Bu şekilde düşürülmüş fiyatlar da şirketlerin daha fazla yumurta israf etmesine, kullanmasına ve satmasına sebep olur. Tarım ekonomistlerine göre California’daki batarya kafesi yasağı, ABD’de yumurtası için yetiştirilen tavuk sayısını azaltmıştır. (10) Yani kafes yasağı geçmeseydi, fazladan milyonlarca hayvan ızdırap dolu bir hayata doğacaktı. Hayvan endüstrisinin imtiyazlarını kaybetmesi, bitkisel ürünlerin hayvansal ürünlerle rekabet etmesini kolaylaştırır. Bitkisel ürünlerin çokça tercih edilip ucuzlaştığı, herkesin kolayca erişebildiği bir dünyaya geçişimizi hızlandırır. 

Çevreciler de karbon emisyonlarını düşürmekte bu şekilde başarılı olmuştur. Bir yandan fosil yakıt kullanımına yönelik yasal kısıtlamaları, öte yandan temiz enerjilerin geliştirilmesine dair yatırımları ve destekleri artırmışlardır. En sonunda temiz enerji; fosil yakıtlara kıyasla ucuz bir seçenek halini alınca, enerji politikası zaten yeşil enerji lehine değişmiştir. Hayvan hakları hareketi iki cephede de mücadele etmelidir. Bir yandan bitkisel seçeneklerin ucuzlaşıp yaygınlaşması için çabalamalı, öte yandan da hayvan endüstrisinin haksız avantajlarının elinden alınması için mücadele etmelidir. Böylece bitki temelli bir sisteme geçiş hızlanabilir. Hayvan endüstrisi hem kendi sektörüne uygulanan kısıtlamaları kaldırıyor, hem de bitkisel sektöre ek kısıtlamalar getiriyor. Hayvan mücadelesi de hayvancılık endüstrisine kısıtlama getirmekten korkmamalı, iki cephede de mücadele etmeli.

Örneğin İsveç’te KFC; kafes yumurtasını terk etme, ve azmanlaştırılmış tavuk ırklarını bırakma taahhütlerinin ardından, yakın zamanda 2030’a kadar sattığı ürünlerin yarısını bitkisele geçireceğine ilişkin yeni bir taahhüt yayınlamıştır. (11) Bunun yanı sıra nadir de olsa bazı örneklerde, kafes sistemini terk edeceğini açıklamış bazı firmalar kafessiz yumurta tedariğiyle uğraşmak istemedikleri için bitkisel tariflere bağlı kalmıştır. Krispy Kreme, tüm dünyada kafes yumurtası kullanmama taahhütü olduğu için kafessiz yumurta bulamadığı ülkelerde hiç yumurta kullanmamaktadır. Hayvanlara zarar vermek zorlaştıkça, bitkisel ürün satmak cazip hale gelir.

İnsan Haklarında Bunun Örneği Var Mı?

Çoğu hak hareketinde de durum buna benzerdir. Birleşik Krallık’taki Olaudah Equiano gibi eskiden köle olan pek çok kölelik karşıtı aktivist, köle gemilerindeki kötü koşulların engellenmesi için yasa çalışmaları yürütmüştür. (12) Olaudah Equiano köle gemilerini otobiyografisinde böyle tarif etmiştir:

“Kendi etrafımızda bile dönemediğimiz geminin kalabalığı bizi boğuyordu. Buram buram terle dolu havadaki iğrenç kokulardan kısa zamanda nefes alamaz hale geldik.  Köleler arasında bir hastalık yayıldı, pek çoğu müşterilerinin cimriliğinden ölmüş oldu. Perişan halimiz, zincirlerimizin sürtmesi, çocukların içine düşüp durduğu lazımlıklardan yayılan boğucu kokuyla iyice dayanılmazlaşıyordu. Kadınların çığlıkları, ölenlerin iniltileri, bütün bu dehşet sahnesini akıl almaz bir hale getirmişti.”

Bu şekilde 2 ay geçiren bir kişi tabiki de köle gemilerindeki kalabalığın ve sıkışıklığın ne kadar kötü olduğunu bilir. Bu koşulların engellenmesi tabiki de o gemideki insanlar için önemlidir. Equiano gibi kölecilik karşıtlarının ilk adım olarak köle gemilerine kısıtlama getirmesi çok doğal. Bu haldeki bir insan için fazladan birazcık alan, biraz temiz hava; muazzam öneme sahiptir. Şu anda da endüstriyel hayvancılığa sıkışmış hayvanlar için, toprağa basabilmek, kanatlarını açacak kadar alana sahip olmak büyük bir fark yaratır.

Abolisyonist hareketin neredeyse tamamı ise, köleliğe tamamen engel olmasa da kıtalararası köle ticaretinin yasaklanması için kampanya yapmıştır. (13) İngiltere’deki feminist hareket evli kadınların mülkiyet hakkı, evli kadınların miras eşitliği, oy hakkı gibi reformlar için ayrı ayrı kampanyalar yapmıştır. (14) Bu reformların hiçbiri tek başına evlilik kurumunu temel hakların tanındığı bir kurum haline getirmemiştir. 1990’a kadar Birleşik Krallık’ta eş tarafından tecavüz serbesttir. Çocuk hakları hareketi, çocukların okul saatlerinde çalıştırılmaması, günde 10 saatten fazla çalıştırılmaması gibi refah reformlarını geçirdikten sonra çocuk işçiliğini ortadan kaldırmıştır. (15) Savaş karşıtları “savaşlar bitsin” demekle yetinmez, savaş hukuku standartlarını sıkılaştırarak kimyasal silahlar gibi en kötü hak ihlallerinin sonlanması için de uğraşır. Bir aylık ateşkesler talep eder. Bir hareketin ilerleme kaydetmesi, insanların göğsünde bir umut ateşi yakar, standartları yükseltir, mücadele azmini artırır ve daha büyük ilerlemelere temel oluşturur.

Öte yandan bazı hayvan hakları savunucuları, refah reformlarının insanlarda rahatlamaya yol açıp beslenme değişikliklerini engellemesinden korkmaktadır. Et ve yumurta satıcılarının pazarlama faaliyetlerinde “yerli besi”, “serbest gezen tavuk yumurtası” gibi etiketler kullanıyor olması bu konuda endişelere sebep olmaktadır.

Veriler ne söylüyor?


Hayvan refahı reformlarının etkileri ortaya çıktıkça, hayvan hakları savunucularının reformlar hakkındaki endişeleri giderek azalmıştır. Özellikle aşağıdaki somut bulgular bu konudaki endişeleri gidermiştir:

  • Veganlığın ve vejetaryenliğin en yaygın olduğu ülkeler, ABD, Almanya, Hollanda, Birleşik Krallık, İsveç, Brezilya gibi hayvan refahı kampanyalarına çokça kaynak ayrılmış ülkelerdir. (16, 17, 18, 19)

  • Batarya kafesi yasaklarının tüketime etkisini tahmin eden ekonomistlerin neredeyse hepsi, batarya kafesleri serbest kaldığında daha fazla hayvanın eziyet çekeceği, veya en azından hayvan sayısının etkilenmeyeceği sonucuna varmıştır. Bu sebeple bu yasakların oylandığı California referandumunda devlet tarafından sağlanmış bilgi notlarında, tasarı geçerse yumurta satışlarının azalacağı ve vergi gelirlerinin düşeceği belirtilmiştir. (20, 21, 22, 23)

  • Hayvan refahı kampanyası yapılmayan ülkeler arasında, vegan sayısının zirve yapmasıyla öne çıkan bir ülke yoktur.

  • Hayvan refahı kampanyası yapılmayan ülkelerde, hayvansal ürün tüketimi hızla artmaktadır. (24)

  • Kafes yasağı gibi refah reformları geçtikten sonra vegan sayısında azalma kaydedilen bir ülke olmamıştır.

Dünyada refah kampanyalarının bu kampanyaları başlatan bir ekip olmadığı için veya kültürel sebeplerle daha az/geç yapıldığı ülkeler de vardır. Japonya ve Türkiye bu tip ülkelerdir. (25) Bu ülkelerde de vegan sayısı diğer ülkelere benzer, veya çok daha az seviyededir.

Yukarıdaki gözlemler elbette deneysel değildir ve bu yüzden çıkarılabilecek sonuçlar kısıtlıdır. Ama verilere bakınca refah kampanyalarının, yapılmadıkları bir senaryoya kıyasla veganlığı engellediklerini iddia etmek çok zordur. Refah kampanyalarının kısa vadeli faydalarına ilişkin deliller ise çok güçlüdür. Kafesler gerçekten yasaklanmaktadır. Hayvan davranışı uzmanları, hayvanların demir teller içinde çok daha fazla acı çektiğini söylemektedir. (26) Tavuklar birer kuştur, ve toprağa basmak, toprağı eşelemek, yüksek tüneklere çıkmak onlar için temel ihtiyaçtır. Canlı canlı haşlanmak, 40 dakika boğulmak, nakliye gemilerinde sıcaktan pişmek akıl almaz işkencelerdir. Bu kampanyalar yapılmadığında hayvanlar bu eziyetlerin her bir saniyesini hissedeceklerdir. Eğer bu acılar göze alınacaksa, refah kampanyalarının yan etkilerine ilişkin deliller de aynı ölçüde güçlü olmalıdır. Refah kampanyalarını eleştirmek için geçtiğimiz 30 yılda büyük bir mesai harcanmıştır. Ancak kafes yasaklarının yumurta tüketimini artırdığına ilişkin hakemli bir dergide yayınlanmış ekonomik araştırma ortaya konamamıştır.

Dünyada 200’e yakın ülke var ve her birinde farklı mücadeleler yürütülüyor. Refah kampanyası yapılmadığı için veganlığın belirgin olarak daha yaygın olduğu bir ülkeden haberdar değilim. Aynı şekilde refah kampanyaları son 30 senedir tartışılmasına rağmen bu kampanyalar yapılmadığında veganlığın daha yaygın olacağını bilimsel olarak ortaya koyan bir akademik çalışmaya da rastlayamadım.

Hayvan refahı reformlarının tüketimi artıracağı beklentisi şu yönden ilginç: Şirketler üretkenliklerini ve karlılıklarını artıran reformları zaten birisi talep etmeden yaparlar. Olgulara baktığımızda ise kafes karşıtı kampanya yapılmayan ülkelerde, üretimin neredeyse tamamının kafeslerde yapıldığını görüyoruz. Hatta pek çok şirket bu kampanyalara muazzam direnç gösteriyor. Kafes yasağı referandumlarında, yumurta birlikleri referandumun başarısız olması için milyonlarca dolar harcıyor.(27) Hatta şirketler referandum sonuçlarının iptal edilmesi için Yüksek Mahkeme’ye kadar gidiyor.(28) Zaten bir sektör neden durduk yere %90 pazar payıyla açık ara en çok sattığı ürün olan kafes yumurtasının yasaklanmasını istesin ki?

Endüstri zaten hiçbir refah kampanyası olmadığında da her şeyin güllük gülistanlık olduğu algısını yaymaktadır. Refah kampanyaları hayvanların yaşadıkları eziyetleri tekrar tekrar gözler önüne getirerek insanların hayvancılığa ilişkin algılarını olumsuz yönde etkiler.

Şunu hatırlamakta fayda var. 2017’ye kadar hiçbir refah kampanyası yapılmayan Türkiye’de bütün hayvansal ürünlerin “organik” seçenekleri zaten vardı. Bu kampanyalar olmasa da endüstri halihazırda gezen tavuk yumurtası satacak. Satılan kafes yumurtalarını da ambalajlara şen şakrak tavuk resimleri basarak satacak. Kafes yasağı bu yumurta seçeneklerinden birine ilişkin tepki oluşturulması ve bu seçeneğin ortadan kaldırılmasına ilişkindir. Çok istisnai durumlar haricinde, ürün seçeneklerinden birinin eksilmesi, satışları düşürür. Zaten bu yüzden profesyonel olarak ekonomik tahmin yapmaktan sorumlu hiçbir ekonomist, akademik çalışmalarında kafes yasaklarının yumurta satışını artıracağını iddia etmemiştir.

Veganlığın yayılmasından finansal menfaati olan kişilere baktığımızda onların da bu tarz kampanyalara gayet sıcak baktığını görüyoruz. Dünyanın açık ara en büyük bitkisel yumurta markası olan Just Egg’in kurucusu ve sahibi Josh Balk, ABD’deki en büyük hayvan refahı derneği olan HSUS’in başkan yardımcısı olarak kafes yumurtacılığını yasaklatmak üstüne çalışıyor.

Şunun tekrar açık olmasını istiyorum: Kafes karşıtı kampanyaların, yumurta tüketimine etkisini tahmin etmekten profesyonel olarak sorumlu olan insanların ekseriyeti bu yasakların üretimi zorlaştıracağını ve azaltacağını düşünüyor. Yumurta üreticisi birlikleri kafes yasaklarının yumurta satışını azaltacağına ilişkin rapor yayınlıyor. Bürokratlar kafes yasaklarının yumurta tüketimini düşürüp vergi gelirlerini azaltacağını tahmin ediyor. Bitkisel yumurta üreticileri bizzat kafes karşıtı kampanyalara katılıyor. 

Bu konudaki son itiraz kafes karşıtı kampanyalar yerine veganlığı yaymaya yönelik çalışmaların daha etkili olacağına ilişkindir. Bu itiraz, iki çalışmanın aynı anda yürütülebileceğini gözden kaçırmaktadır. Görüldüğü gibi dünyada pek çok kişi bir yandan veganlık savunusu yaparken, bir yandan da End The Cage Age, Kafessiz Türkiye gibi kafeslerin yasaklanmasına odaklanan kampanyaları desteklemektedir. Refah kampanyaları veganlık anlatmanın alternatifi değil tamamlayıcısıdır. Veganlık anlatmak şu an veganlığa ikna edebildiğimiz kişilerin tüketimini etkiler. Kendim de çevremdeki insanların vegan olduklarını görmekten mutluyum, zaten onlar da bu sayede hayvanları dert edinip Kafessiz Türkiye’ye katıldı. Ama bir yandan veganlık çağrısını duysa da henüz vegan olmamış milyonlarca insan var. Sırf o kişileri henüz ikna edemedik diye, hayvanlar tel kafeslerde can çekişmek zorunda kalmamalı. Bunu değiştirme gücümüz var ve değiştirmeliyiz.

4) Kendi araştırmanızı yapın  

Refah kampanyalarına ilişkin pek çok pozisyon var. Burada dikkat çekmek istediğim önemli bir ayrım, bir kampanyanın başarısız olması için çalışmakla, desteklememenin farklı şeyler olması. Örneğin haksız yere hücre hapsine atılmış bir insanın, hapisteyken doktora erişebilmesi, ziyaretçi görebilmesi, vegan yemeğe erişebilmesi, hücreden çıkarılması için yapılmış bir kampanya size yetersiz gelebilir. Siz sadece özgürlük talep etmek isteyebilirsiniz. Ama bu, kampanyaya aktif olarak muhalefet edip, başarısız olması için çalışmanız gerektiği anlamına gelmez. Benzer şekilde kendiniz refah kampanyalarını desteklemeseniz de, bu kampanyaların başarısız olması için çaba sarfetmek istemeyebilirsiniz.

Hayvanları nasıl savunabileceğimiz, herkesin kendi araştırmasını yapıp şahsi olarak karar vermesi gereken bir konu. Benim bu konudaki görüşlerimi belirleyen temel gözlemler, önem sırasıyla şunlar:

  1. Kendimi tavukların yerine koyduğumda “Sadece özgür olmamı talep edin. Çektiğim işkencelerin engellenmesine ilişkin hiçbir kampanya yapılmasın.” dediğimi hayal edemiyorum. Ben kafeste olsaydım en kötü işkenceleri yasaklayan kampanyaları olumlu karşılardım.

  2. Biyoloji ve hayvan davranışı uzmanları, kafeslerin hayvanlara çok daha fazla acı çektirdiğini söylüyor.

  3. Ekonomistler, kafeslerin yasaklanmasının eziyet çeken hayvan sayısını azalttığını söylüyor.

  4. Psikoloji çalışmaları, insanlardan küçük şeyler istemenin, sonra daha büyük talepleri yerine getirme ihtimallerini artırdığını söylüyor.

  5. Refah kampanyalarına en çok kaynak harcanmış ülkeler, veganlığın da en yaygın olduğu ülkeler.

Bu saydıklarımın aksine yeni delillerin ortaya çıkması benim fikirlerimi değiştirebilir. Ben şahsen “Hangi deliller karşıma çıksaydı bu konudaki fikirlerimi değiştirirdim” diye kendimi sorgulamakta büyük fayda görüyorum. Umarım bu yazı da size bireysel sorgulama sürecinizde yardımcı olabilecek veriler ve argümanlar sunmuştur.

 

Kaynakça:

1 EndtheCageAge

2 13 Hayvan Partisi

3 MercyForAnimals

4 Almanya Hayvan Koruma Partisi

5 PETA

6  https://www.ams.usda.gov/mnreports/pymcagefree.pdf

7 https://agriculture.ec.europa.eu/document/download/9bdf9842-1eb6-41a2-8845-49738b812b2b_en

8 Organ Bağışı

9 Davranış değişikliği deneyler

10 California Kafes Yasağı 16. sayfanın sol üstündeki grafikte California’da batarya kafesi yasağı geçmediğinde ABD’deki yumurta üretim artış trendiyle, yasak olduğu durumda görülen artış karşılaştırılmıştır. Yasağın hayvan sayısını yaklaşık 4 milyon kadar azalttığı görülmektedir. “Outside of California, the policy reduces the number of laying hens”

11 İsveç KFC

12 Kölelik karşıtı kampanyalar

13 Slave Trade Act

14 İngiltere Feminizm

15 A.B.D Çocuk Hakları

16 İsveç’te dünyanın en eski hayvan hakları derneklerinden biri olan Djurens Ratt; Almanya’da Albert Schweitzer Stiftung; Hollanda’da Nederlandse Vereniging tot Bescherming van Dieren; Brezilya’da Forum Animal, Sinergia Animal, Animal Equality ve Mercy for Animals kafes karşıtı kampanyalar yürütmüştür. Dünyadaki ilk hayvan refahı derneği olan RSPCA Birleşik Krallık’ta kurulmuştur. Birleşik Krallık dünyada veganlığın en yaygın olduğu birkaç ülkeden biridir.

17 Bu linkte Avrupa ülkelerinde kafesteki hayvan oranı, vegan oranı, ve et yemeyen oranı verileri listelendi. Kafeslerin terk edildiği ülkelerde et yemeyenlerin ve veganların daha fazla olduğu görülüyor.

https://docs.google.com/spreadsheets/d/1zQOJ6Dxkr3OH6RXCBKmDJXU6FmiFyAMu_vhd3BdA8Mo/edit?usp=sharing

18 Brezilya’da vegan oranına ilişkin bir istatistik bulamadım. 2018 yılında vejetaryen oranının %14 olduğuna ilişkin böyle bir anket çalışması mevcut. Başka önemli bir husus da Brezilya’daki büyük et şirketlerinin hemen hemen hepsinin bitkisel et üretiyor olması. Bu Türkiye’de henüz gerçekleşmedi, hem Brezilya’da hem Türkiye’de faaliyet gösteren BRF’in(Banvit) Brezilya’da bir sürü vegan ürünü varken Türkiye’de hiç yok.
https://www.nytimes.com/2020/12/26/world/americas/brazil-vegetarian.html

19 Ballot Label summary bölümünde vergi gelirlerine ilişkin tahmin bulunabilir:
https://en.wikipedia.org/wiki/2018_California_Proposition_12

20 https://onlinelibrary.wiley.com/doi/abs/10.1111/ajae.12104

21 Bu makalede 17. sayfa

https://www.cdfa.ca.gov/Ahfss/pdfs/regulations/Dr_Hoy_Carman.pdf

22 İkinci grafikte yasak sonrası üretim ve ithalat toplamının azaldığı görülebilir.

http://jaysonlusk.com/blog/2017/3/3/how-animal-welfare-laws-affect-egg-prices-and-production?rq=california

23 Yumurta Üreticileri Birliğinin kafessiz politikalarının etkilerini tahmin eden kendi raporu. Özetlemek gerekirse müşterilerin ezici çoğunluğunun artan maliyetlerden dolayı daha az yumurta yiyeceği veya yumurta satışını azaltacağı, artan maliyetlerden dolayı yumurta endüstrisinin karlılığının azalacağı belirtiliyor. Yumurta Üreticileri Birliği sektördeki neredeyse tüm üreticileri temsil eden birlik.

https://unitedegg.com/wp-content/uploads/2023/02/Full-Report-Caputo-et-al.-2023-February-20.pdf

24 https://ourworldindata.org/grapher/meat-supply-per-person?tab=chart&time=earliest..1987

25 2017’deki Yutmayız kampanyasına kadar Türkiye’de herhangi bir hayvan refahı kampanyası tespit edemedim, bu konuda konuştuğum kişiler de aksine bir örnek göstermediler. Japonya’da Animal Rights Center Japan uzun süredir hayvan refahı alanında çalışsa da, Batı ve Güney Amerika’daki muadillerine kıyasla çok daha küçük bir dernek. Japonya’nın hayvan refahı yasaları da Türkiye’den daha geride.

26 https://welfarefootprint.org/research-projects/laying-hens/

27 https://www.followthemoney.org/entity-details?eid=10246623

28 https://www.agri-pulse.com/articles/17438-scotus-to-take-up-case-challenging-californias-prop-12

Previous
Previous

Endüstriyel Hayvancılık Dünyayı Nasıl Fakirleştiriyor?

Next
Next

Portakallı Ispanak Kökü